9 Şubat 2009 Pazartesi

hayal kırıklıklarımın şehrine

çakılı kaldı gözleri, çıkıp gidene kapıdan...
kaybolduğunda son görüntü, buğulu camın ardında
hala tütüyordu, yarım bardak çayın dumanı.
hafifçe eğdi başını öne
"Şimdi ne olacak?..."
dışarı çıktığında laciverte çalıyordu göğün rengi
ve ağlıyordu onun gözleriyle...
yürüdü; nereye gittiğini bilmeksizin
başı önde
saatlerce belki de...
gözlerini yeniden açtığında anladı
yüreğinin yolunun nereye çıktığını
bir bilet elinde
yer : anılar şehrine
zaman: yağmurdan sonra
fiyat: iki damla gözyaşı
oturdu yağmurun altında bir bankta
yağmurun dinmesini bekleyerek
("belki hiç dinmese
hiç gitmesem")
korkarak..
sonunu getiremediği cümleler kurarak daldı hayaller alemine.
omzuna dokunun bir elle irkildi
"bayan;
"anılar şehrine giden tren
"kalkmak üzere,
"lütfen geçin yerinize."
zorlukla omuzladı duygu dolu çantasını
açık kapıdan içeri girdi
tekrar baktı biletine
koltuk : yaşlı adamın yanı.

vagonların içinde ilerlemeye başladı
yolcular;
bir saksı fesleğen(mis kokulu),
bir kara sokak kedisi,
umutsuz görünümlü bir kadın,
umutsuz kadına aşık adam,
ağlayan bir kız çocuk
"Sen neden ağlıyorsun, güzelim?"
"Renklerini kaybettim, çiçeklerimin!"
yolcular;
yaşlıca bir kadın, uyuyan
ve işte; yaşlı adam.
biraz korkutucu göründü gözüne
sessizce oturdu yanına
sessizce baktılar birbirlerine
sustular...
"Zaman, ne kadar uzun, böyle zamanlarda." dedi kadın yavaşça...

tüm yolcular irkildi trenin asi düdüğüyle
"Anılar..." dedi yaşlı adam
ve açtı gözlerini rüyalar aleminde
camdan dışarı baktı kadın
yaşlı adam el sallıyordu,
küçük bir çocuk elinde
gözyaşı, yüzündeki çamuru yalıyordu...
ve diğer rüyalar...
yaşlı adamın kelimeleriyle bölündü yıldız yağmuru
"Geldik!"
"Korkuyor musun?"
"Hepimiz." dedi yaşlı adam ve gitti...
duygu dolu çantasını aldı
hafif!
kim bilir nerede unuttum duygularımı...

indi trenden ve anıların haritasına bakarak ilerledi; tanımadığı sokaklarda. O sokağa varana kadar bakmadı anılardan başkasına;


işte şurada meyve bahçesi
işte şurada yıllardır boş arazi
işte şurada Elif'in evi
işte şurada benim koca çınar ağacım....

hiçbiri yoktu
evi bile yoktu
anılar birden kayboldu
başını öne eğdi, iki küçük adım attı
ve birden sevinçle zıpladı
kuru bir çınar yaprağı
göz kırpıyordu;
güz kırpıyordu...

Hiç yorum yok: